Oluşturan - Dr. Mustafa İspir
İnsanlar olarak farklı zamanlarda kızabilir, üzülebilir, sevinebilir ve hatta bazen aşırı mutluluktan havalara uçabiliriz. Olumlu duyguların hepimizin yaşamında kalıcı olmasını, olumsuz duyguları ise hiç tecrübe etmemeyi isteriz. Ancak bu gerçekçi mi? Sürekli bir mutluluk, her zaman neşeli bir ruh hali mümkün mü? Mutluluk bizi hiç terk etmemeli mi? Hayatın kendisi sürekli değişirken, hava koşulları her an farklılaşırken, çiçekler bazen açar bazen solarken, insanın sürekli bir mutluluk içinde kalması ne kadar mantıklı? Ünlü psikiyatrist İrvin Yalom'un "Din ve Psikiyatri" adlı kitabında belirttiği gibi: "Fransız romancı Andre Malraux, günah çıkaran insanların itiraflarını onlarca yıl boyunca dinleyerek öğrendiklerini şöyle özetler: 'Öncelikle insanlar sanılandan çok daha mutsuz... ve olgun insan diye bir şey yok.' "Hayatın neşesi kadar kaçınılmaz olan karanlığı da yaşamak", hem hastalar hem de terapistler dahil olmak üzere herkesin kaderidir: hayal kırıklıkları, yaşlanma, hastalık, izolasyon, kayıplar, anlamsızlık, zor seçimler ve ölüm.Hakan Türkçapar'ın "Fark et Düşün Hisset Yaşa" adlı kitabında belirttiği gibi, "duygu yok edilemez, önce kabul edilmeli, sonra yaşanmalı ve değerlendirilmelidir. Duygu, dış dünyadan ve iç dünyamızdan gelen bir habercidir. Bu haberci bazen iyi haberler getirirken bazen kötü haberler getirebilir. Ancak unutulmamalıdır ki kötü bir haberi yok etmek, haberi ortadan kaldırmaz."
Daha FazlaYayınlandı - Sal, 19 Mrt 2024
Oluşturan - Dr. Mustafa İspir
Davranışsal Bağımlılıklar: Kavram ve EtkileriDavranışsal bağımlılıklar, insanın kontrolünü kaybettiği ve zararlı davranışlara yönelik olarak sürekli bir istek duyduğu durumlar olarak tanımlanır. Madde bağımlılığından farklı olarak, davranışsal bağımlılıklar belirli bir maddenin kullanımıyla ilişkili olmayabilir; bunun yerine, belirli bir davranışa karşı aşırı bir istek ve bu davranışın yol açtığı zararlı sonuçlar vardır. Bu blog yazısında, davranışsal bağımlılıkların çeşitli türlerini, nedenlerini ve etkilerini inceleyeceğiz.Davranışsal Bağımlılıkların ÇeşitleriDavranışsal bağımlılıkların birçok çeşidi vardır ve bunlar geniş bir yelpazede bulunabilir. Bunlar arasında kumar bağımlılığı, internet bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı, yeme bozuklukları, çalışma bağımlılığı ve cinsel bağımlılık gibi durumlar yer alır. Her bir tür, kişinin yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir ve psikolojik olarak zorlayıcı olabilir.Davranışsal Bağımlılıkların NedenleriDavranışsal bağımlılıkların altında yatan nedenler karmaşıktır ve genellikle birçok faktörün birleşimiyle ilişkilidir. Genetik yatkınlık, çocukluk travmaları, stres, düşük özsaygı, sosyal baskılar ve zorlayıcı yaşam koşulları gibi faktörler, davranışsal bağımlılıkların gelişiminde rol oynayabilir. Ayrıca, belirli bir davranışın geçici bir rahatlama veya ödül sağlaması da bağımlılığı artırabilir.Davranışsal Bağımlılıkların EtkileriDavranışsal bağımlılıkların hem bireyin hem de toplumun genel sağlığı üzerinde ciddi etkileri vardır. Bireysel düzeyde, bağımlılıklar genellikle duygusal sıkıntıya, finansal zorluklara, ilişki sorunlarına ve işlevsellik kaybına neden olabilir. Ayrıca, bağımlılık, bireyin fiziksel sağlığına da zarar verebilir. Toplumsal düzeyde, davranışsal bağımlılıkların ekonomik maliyetleri yüksektir ve sosyal hizmetlerin ve sağlık sistemlerinin kaynaklarını aşırı derecede zorlar.Davranışsal Bağımlılıkların Tedavisi ve DestekDavranışsal bağımlılıkların tedavisi, bireye ve bağımlılığın türüne bağlı olarak değişir. Ancak, genellikle tedavi, bilişsel-davranışçı terapi, destek grupları, ilaç tedavisi ve diğer psikososyal müdahaleleri içerir. Tedavi süreci, bireyin motivasyonu, destek ağı ve tedaviye erişim gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Tedavi sürecinde, bireyin sosyal destek alması ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanması da önemlidir.Sonuç: Davranışsal Bağımlılıkların Anlaşılması ve ÖnlenmesiDavranışsal bağımlılıklar, bireyler ve toplumlar üzerinde ciddi etkilere sahip olan karmaşık bir konudur. Bu bağımlılıkların nedenleri, etkileri ve tedavisi hakkında farkındalığın artırılması önemlidir. Ayrıca, davranışsal bağımlılıkların önlenmesi için erken müdahale, eğitim ve toplumsal destek sistemlerinin güçlendirilmesi gereklidir. Böylece, bireylerin sağlıklı ve dengeli bir yaşam tarzı benimsemeleri teşvik edilir ve toplumun genel refahı artırılır.
Daha FazlaYayınlandı - Sal, 19 Mrt 2024
Oluşturan - Dr. Mustafa İspir
Anksiyete Nedir? Kaygı Nedir? Gerçek bir tehdit karşısında hissettiğimiz duygu korkudur. Anksiyete ise gerçekte olmayan, gelecekteki olası tehditlere karşı gösterdiğimiz duygusal yanıttır. Kaygı durumunda, kendimizi gergin huzursuz ve tetikte olma halinde bulabiliriz. Anksiyete, aslında korku gibi insanın temel duygularından birisidir. Fakat aşırı kaygı hayatımızın birçok alanında bizi olumsuz etkiler. Anksiyete Belirtileri Nelerdir?Bedensel belirtilerÇarpıntı, terleme, titreme, sıcak ve soğuk hisleri, baş dönmesi ve sersemlik hissi, halsizlik, kas ağrıları, uykusuzluk, nefes alamama hissi, boğazda veya göğüste sıkışma hissi, ishal, karın ağrısı, hazımsızlık hissi, sık idrar yapma hissi, cinsel isteksizlik.Zihinsel belirtilerDikkat ve hafıza sorunları, tehlike algısına yönelik dikkat artışı, endişeli düşüncelerle aşırı meşguliyet, kalp krizi geçirme ve ölüm korkusu, çıldırma ve kontrolü kaybetme korkusu, kendisine yabancılaşma hissi, bulunduğu ortama yabancılaşma hissi.Davranışsal belirtilerKaygıyı artıran ortamlardan kaçma, kaçınma veya böyle ortamlara girerken güvenlik arama davranışları. Anksiyete Testi Var Mıdır?Anksiyete ile ilgili uygulanan birçok test vardır. Bunların birçoğu ruh sağlığı profesyonelleri tarafından uygulanırken, kendi başınıza uygulayacağınız testler de mevcuttur (Beck anksiyete testi gibi). Fakat anksiyete testi de diğer psikolojik testler gibi tanı koymak için değil, takip ve kontrol amaçlıdır. Anksiyete sorunu yaşıyorsanız ve yaşam kaliteniz olumsuz etkilendiyse, bir uzmana başvurmanız en sağlıklı yoldur. Anksiyete Nasıl Geçer?Eğer anksiyete sorunları hafif düzeyde ise; farkındalık sağlamak, yaşamsal kaçınmaları bırakmak çözüm olabilir. Fakat ‘’anksiyete nasıl geçer’’ diye internetten arama yaptığınızda karşınıza çıkan içerikler size faydadan çok zarar verebilir. Bu yüzden doğru bilgilere ulaşmak ve baş etme becerinizi artırmak adına kendine yardım kitapları okuyabilirsiniz. Bu konuda önerdiğimiz kitaplardan bazıları şunlardır;Fark Et Düşün Hisset Yaşa, Hakan TürkçaparEyvah! Kötü Bir Şey Olacak, Hasan Alp Karaosmanoğluİyi hissetmek, David Burns Bu kitaplar elbette tedavi yerine geçmez. Anksiyete sorunlarınız hafif bile olsa, kendi başınıza üstesinden gelemiyorsanız bir uzman desteğine başvurmaktan çekinmeyin. Eğer orta ve ileri düzeyde kaygı sorunlarınız varsa geciktirmeden tedaviye başlamak en sağlıklı yoldur. Çünkü anksiyete bozukluğu tedavi edilebilir. Anksiyete Tedavisi Nasıldır?Anksiyete ve kaygı; kişinin hayatının farklı alanlarını etkilemeye başladıysa, bazı ortamlardan kaçıyor ve bazı durumlardan kaçınıyorsa bir uzman desteğine ihtiyaç duyabilir. Anksiyete tedavisi hem psikoterapileri, hem de ilaç tedavilerini içerir. Psikoterapiler içinde bilişsel davranışçı terapi bilimsel etkinliği en yüksek terapi yöntemidir. Kişiye ve sorun alanına göre değişmekle birlikte terapi 8-12 seans sürer. Kaygı sorunlarının terapisinde psikoeğitim, bilişsel süreçler, duygular çalışılır ve davranışsal müdahaleler yapılır. İlaç tedavilerinde ise bazı antidepresanlar ve kaygı giderici ilaçlar kullanılır.Anksiyete İlaçları mı? Psikoterapi mi? Anksiyete tedavisindeki seçenekler, zaten kaygı sorunu yaşayan kişileri daha da kaygılandırabilir. Özellikle tedaviler hakkındaki yanlış inançlar ve internetteki bilgi kirliliği bunun en önemli sebebidir. Anksiyete bozuklukları geniş bir yelpazedir(panik bozukluğu, sosyal fobi, yaygın anksiyete bozukluğu vb.). Bazı durumlarda sadece psikoterapi yeterliyken, rahatsızlığın türüne ve şiddetine göre bazı durumlarda ilaç tedavileri tedaviye eklenir.
Daha FazlaYayınlandı - Cum, 22 Mrt 2024
Oluşturan - Dr. Mustafa İspir
Özgül Fobi Nedir?Özgül fobi; belli durumlarda veya belli nesnelere karşı hissedilen aşırı korkudur. Fobiler içinde, sosyal fobi ve agarofobiye göre daha sık görülen bir sorundur. Genellikle çocuk ve ergen yaşta başlar ve toplumda görülme sıklığı %2-3 civarındadır. Özgül fobi bozukluğu olan kişilerin tedaviye başvuru oranları düşüktür. Genellikle başka bir psikolojik sorunla çalışılırken farkedilir. Özgül fobi tedavisi diğer fobilere göre daha kolay ve hızlıdır. En sık görülen özgül fobi türleri şunlardır: hayvan fobileri, yükseklik fobisi, kan ve yaralanma fobisi, uçak fobisi, yalnız kalma fobisi, kapalı alan fobisi, yutma fobisi.Hayvan fobileri Özgül fobi türlerinden en sık görülendir. Kedi, köpek, kuş ve böcek gibi hayvanlara karşı fobisi olan kişiler daha rahat ortamlarda bulunmak için zamanla kaçınma davranışları gösterirler. Örneğin kedi fobisi olan kişi kedi beslenen arkadaşına gitmez, kedi görünce yolunu değiştirir. Hayvan fobileri herhangi bir hayvanla kötü bir travmatik yaşantı sonucu başlayabildiği gibi, böyle bir travma yaşamayan kişilerde de görülebilir. Yükseklik fobisiYüksek binalara çıkamama, pencere kenarına oturamama, balkondan uzak durma, yüksekten aşağı bakamama gibi özgül fobi belirtileri görülebilir. Uçak fobisi ile birlikte görülse bile her zaman birlikte olmak zorunda değildir.Kan ve yaralanma fobisiBu özgül fobiye sahip kişiler, hastane ortamlarından ve burada görev yapan mesleklerden kaçınırlar. Kan görme, kan verme, kulak deldirme veya iğne yaptırma gibi durumlardan aşırı korkarlar. Böyle durumlarda bayılacak gibi olma, kalp hızında değişiklik, bulantı, karın ağrısı gibi özgül fobi belirtileri gösterebilirler.Uçak fobisiUçağın düşme ihtimali, kaza durumlarıyla aşırı zihinsel meşguliyet gösteren kişilerde uçak fobisini görebiliriz. Uçak yolculuğunda olabildiğince kaçınırlar. Eğer uçağa binmek zorunda kalırlarsa, her sarsıntıyı ve gürültüyü felaketin habercisi gibi algılarlar. Özellikle uzak yerlere sık sık seyehat gerektiren meslekleri yapmakta çok zorlanırlar.Kapalı alan korkusu (klostrofobi)Asansör, metro, alçak tavanlı odalar gibi kapalı ve basık yerlerde yaşanan aşırı korkudur. Bu sorunu yaşayanlar kapalı alanlarda nefes alamayacaklarını, sıkışıp ordan çıkamayacaklarını, boğulacaklarını düşünerek o ortamlara girmezler veya girseler bile hemen çıkmak isterler.Yutma fobisiKişinin bir şeyler yiyip içerken boğaza bir şey kaçacağı ve boğulacağı korkusudur. Bu fobi kişinin yeme davranışını azaltıp kilo vermesine bile yol açabilir. Bedensel ve psikolojik belirtiler eşlik edebilir. Özgül Fobi BelirtileriBelirtiler yukarıda türlerine göre bahsettiğimiz gibi farklılıklar gösterebilir. Fakat genel olarak kişinin belli bir nesne veya durum karşısında hissettiği aşırı korkulara zihinsel ve davranışsal belirtiler eklenir. Sosyal, mesleki ve özel hayatında işlevselliği bozulur. Kedi fobisi olduğu için sokakta yolunu değiştirir, uçak fobisi olduğu için uzak yerlere seyahat edemez, kan fobisi olduğu için hastaneye gidemez vs.Özgül Fobi Tanı KriterleriÖzgül fobi DSM 5 (Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabının 5.revizyonu) tanı kriterleri şunlardır; A. Özgül bir nesne ya da durumla ilgili olarak belirgin bir korku ya da kaygı duymaB. Fobi kaynağı nesne ya da durum, neredeyse her zaman, korku ya da kaygı doğurur.C. Fobi kaynağı nesne ya da durumdan etkin bir biçimde kaçınılır ya da yoğun bir korku ya da kaygı ile buna katlanılır.D. Duyulan korku ya da kaygı, özgül nesne ya da durumun yarattığı gerçek tehlikeye göre ve toplumsal-kültürel bağlamda orantısızdır.E. Korku, kaygı, ya da kaçınma sürekli bir durumdur, altı ay ya da daha uzun sürer.F. Korku, kaygı ya da kaçınma, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur.G. Bu sorun, başka bir ruhsal bozukluğun belirtileriyle daha iyi açıklanamaz.Özgül Fobi TedavisiTedavide ilk seçenek davranışçı yöntemlerdir. Tedavi başarısı oldukça yüksektir. Eğer özgül fobiye eşlik eden başka psikolojik sorunlar yoksa ilaç kullanmadan sadece terapi ile tedavi edilebilir. Bilişsel yöntemlerin de kullanıldığı bilişsel davranışçı terapi bilimsel etkinliği en yüksek terapi yöntemidir. Davranışçı yöntem olarak alıştırma(exposure) tekniği kullanılır. Bu nesneye gerçek hayatta alıştırma olabileceği gibi hayali alıştırma tekniği ile de olabilir. Bununla birlikte kullanılan bilişsel müdahaleler; otomatik düşünce çalışma, bilişse çarpıtmaları farketme, alternatif düşünce bulma, pasta dilimi tekniği ve bilişsel yeniden yapılandırmadır. Özgül fobi tedavisi hangi durumlarda daha kolaydır?Özgül fobi tedavisinin başarı oranı diğer fobilerden çok daha yüksek olduğunu söylemiştik. Bazı durumlarda ise tedavi süreci çok daha kolay olabilir;• Fobinin başlama öyküsünün kısa olması• Korkunun iç çatışma kaynaklı korku zemininde gelişmesi• Kaçınma davranışının az olması• Çocuklukta ebeveyn ilişkisinin olumlu olması • Sosyal statünün, iş ve yaşam doyumunun, başarı gereksiniminin yüksek olması • Terapi motivasyonun yüksek olması.
Daha FazlaYayınlandı - Cum, 22 Mrt 2024
Oluşturan - Dr. Mustafa İspir
Sosyal Fobi Nedir?Sosyal Fobi; kişinin diğer insanlar tarafından yargılanabileceği kaygısını taşıdığı, toplumsal ortamlarda rezil olacağı konusunda belirgin ve sürekli korkusunun olduğu bir kaygı sorunudur. Sosyal fobi belirtileri kişi sosyal ortama girdiğinde veya daha girmeden başlayabilir. Bedensel belirti olarak; yüz kızarması, terleme, ağız kuruluğu, çarpıntı, nefes kesilmesi, nefes darlığı, mide bağırsak sisteminde rahatsızlık, ishal, kas gerginliği, titreme olabilir. Aklından “rezil olacağım, yetersizim, çirkinim, beğenilmiyorum, hata yapmamalıyım” gibi düşünceler geçebilir. Sosyal fobi yaşayan kişiler; korkulan ortama girmeme, korkulan ortamı terk etme, göz temasından kaçınma, ilgisiz şeyler düşünme gibi davranışlar sergileyebilir. Sosyal Fobi TestiSosyal fobi testi olarak en yaygın kullanılan Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeğidir. Bu ölçekte belirtilen sosyal durumlardan bazıları şunlardır.Ø Toplum içinde telefonla görüşme Ø Küçük bir grup etkinliğinde yer almaØ Toplum içinde yemek yemeØ Yetkili biri ile konuşmaØ Kalabalık önünde konuşmaØ Başkaları tarafından izlenirken çalışmaØ Yabancılarla karşılaşma veya ilgi odağı olma Ø Yetenek veya bilgi testine tabi tutulma Ø Davet verme Sosyal fobi yaşayan kişi; sosyal ortamlara girmek istediği halde giremez, girse bile çok zorlanır. Olay sonrası da yaşadıkları şeylerle ilgili olarak çok fazla zihinsel uğraşları olur. Genel olarak işlevselliği azaltan bir sorun olmasına rağmen tedaviye başvuru oranı düşüktür. Çünkü psikolojik destek almak için yapılması gereken şeyler de, kişide kaygı oluşturur ve bunu da erteleyebilirler. Sosyal fobi testi olarak internette birçok içerikle karşılaşabilir. Fakat unutulmaması gereken şey bu testlerin tanı amacıyla kullanılmadığıdır. Sosyal Fobi Nasıl Yenilir?Sosyal fobinin diğer kaygı sorunlarından en önemli farkı; korktuğu şey başına gelir. Sosyal fobi yaşayan kişiler genellikle iki şeyden korkarlar; 1- sosyal ortamlarda tuhaf davranmak, farklı görünmek ve komik duruma düşmek2- gözlendikleri bu ortamlarda kaygı yaşamak ve kaygılı görünmek ‘’Sosyal fobi nasıl yenilir?’’ sorusunun cevabı elbette kişiye ve bağlama göre değişir. Bu konuda bireyin yapabileceği şeylerin başında doğru bilgilere ulaşarak farkındalık sağlamasıdır. Sosyal ortamlara girmeden veya girince zihninden geçen düşünceleri not ederek başlayabilir. Bu düşünceler ne kadar gerçekçi olduğuna, zihnin felaket senaryolarının test edilip edilmediğine bakabilir. Sonrasında girmekten çekindiği sosyal ortamları hiyerarşik bir şekilde listeleyebilir. Kendisine en az rahatsızlık veren durumları sıfırla yüz arasında puanlayabilir. Bu durumlardan kaçınmanın sadece kısa vadede işe yaradığını fakat uzun vadede sosyal fobiyi daha da arttırdığını kendisine hatırlatmalı. Hazırlamış olduğu listeden en az rahatsızlık verenden başlayarak bu ortamlara girmeye başlamalı. Duyduğu kaygının ve bedensel duyumların en az 15-20 dakika kaldığı ortamlarda nasıl değiştiğini deneyimlemelidir. Elbette bu süreçleri bir uzman eşliğinde yapması daha uygun olur. Sosyal fobi tedavisi Tedavide kişinin durumuna göre bazen tek başına psikoterapi, bazen tek başına farmakoterapi (ilaç tedavisi) kullanılır. Bazı durumlarda her iki yöntem beraber kullanılabilir. Bilişsel davranışçı terapi en yaygın kullanılan ve etkinliği en yüksek olan terapi yöntemlerinden birisidir. Sosyal fobinin tedavisinde in-vivo (yaşayarak) maruz kalma, hayali maruz kalma, davranış deneyleri gibi davranışçı müdahaleler yapılır. Yaşanan kaygı duygusunu ve bu kaygıya karşı oluşan bedensel tepkileri tanıma, kaygı doğuran durumlardaki düşüncelerin ne olduğunu anlama, düşünce hatalarını tespit ve yeniden yapılandırma gibi bilişsel müdahaleler yapılır. Bireysel terapiler yapıldığı gibi grup terapisi de uygulanabilir. Sosyal Fobi İlaçlarıTedavide ilk tercih genellikle psikoterapidir. Fakat kişinin durumuna göre ilaçlar da kullanılabilir. Bu ilaçlar üç grupta toplanırlar; antidepresanlar, benzodiyazepinler ve beta blokörler. Sosyal fobi ilaçları hekim kontrolünde kullanıldığında etkili ve güvenlidir. Fakat kontrolsüz kullanıldığında, başka sorunlara da yol açabilir. Benzodiyazepin grubu ilaçlar bağımlılık açısından risk oluşturduğu için uzun süre kullanılmaz. Kendine Yardım KitaplarıSon yıllarda bilişsel davranışçı terapi temelli kendine yardım kitapları hakkında da önemli çalışmalar yapılmaktadır. Bu kitaplar okura doğru bilgiler sunduğu gibi, kendi kendine uygulayabileceği teknikler de anlatmaktadır. Çeviri kitaplarının yanı sıra Türkçe olarak yazılan eserler de raflarda yerini almıştır. Doç. Dr. Kadir Özdel tarafından hazırlanmış olan ‘’Sosyal Fobiden Hayata Yolculuk’’ kitabı bu alandaki en faydalı kitaplardan birisidir. Kitap dört bölümden oluşmaktadır;‘’Sosyal Kaygı Bozukluğu Nedir?’’, ‘’Sosyal Kaygı Bozukluğu Neden Olur?’’, ‘’Sosyal Kaygı Bozukluğu Tedavisi’’, ‘’Ben Ne Yapabilirim?’’ Tedavi Edilmezse Ne Olur?Sosyal fobi tedavi edilmediğinde kişinin yaşam kalitesi düşer. Bazı ortamlardan kaçınmaya başlar, bazı durumlarla karşılaşmamak için hareket alanını daraltır. Öte yandan sosyal ortamlara girerken gerginliği azaltmak amacıyla alkol kullanmaya başlayabilir ve bağımlılık sorunu da eklenir. Mesleki anlamda önüne gelen fırsatları hep erteleyebilir. Sosyal fobi tedavisi mümkün iken kişi bununla yaşamaya alışmaya çalışır. Belki çevresi tarafından böyle kabul edilir. Fakat bu yalancı konfor alanı uzun vadede kişinin hayatını birçok açıdan kısıtlayabilir.
Daha FazlaYayınlandı - Cmt, 23 Mrt 2024
Oluşturan - Dr. Mustafa İspir
OBSESİF-KOMPÜLSİF BOZUKLUKOKB Nedir?Takıntılı düşünce, inanç ve dürtülere obsesyon, tekrar edici davranış ve aşırı zihinsel uğraşlara kompulsiyon denir. OKB obsesyon ve kompülsiyonlarla giden psikolojik bir sorundur. OKB sorunu yaşayan kişi obsesyonun mantıkdışı olduğunu bilir fakat ilgisiz kalamaz, bu yüzden yoğun kaygı ve huzursuzluk yaşar. Bu sıkıntıyı azaltmak için kompülsif davranışlara başvurur. Genel toplumda görülme oranı %2-3 civarıdır. Başlangıç yaşı ergenlik ve genç yetişkinlik dönemidir.OKB BelirtileriBelirtiler kişiye ve topluma göre farklılık gösterse de genel olarak görülen belirtiler şunlardır;Bulaşma Obsesyonu ve Temizlik KompülsiyonuŞüphe obsesyonu ve kontrol kompülsiyonuCinsel içerikli obsesyonlarDini içerikli obsesyonlarSimetri obsesyon ve kompülsiyonlarıDokunma kompülsiyonlarıSayma kompülsiyonlarıBiriktirme ve saklama kompülsiyonlarıBatıl inançlar, uğurlu, uğursuz sayılar ve renkler Elbette bu OKB belirtileri herkeste olabilir ve her belirti OKB hastalığı demek değildir. Kişinin yaşadığı sorunlar özel, iş veya sosyal hayatında ciddi anlamda işlevselliğini bozuyorsa bunlardan dolayı kişilerarası ilişki sorunu yaşıyorsa profesyonel bir desteğe ihtiyaç duyar. OKB Neden Olur?OKB nedenleri ile ilgili çalışmalar devam etmekle birlikte, bilimsel yayınlarda bazı sebepler öne çıkmaktadır. Genetik: 1. Derece akrabasında OKB olanların bu hastalığa yatkınlığı daha fazladır.Beyin işlevlerinde değişiklik: Özellikle seratonin metabolizması ile ilgili sorunlar yatkınlığı artırıyor.Travmalar: Özellikle çocukluk çağı travmaları Kişilik özellikleri: Mükemmeliyetçi, ayrıntıcı kişilik örüntüleri OKB testiEn sık kullanılan OKB testi Maudsley Obsesif-Kompülsif Belirti Ölçeğidir. 37 sorudan oluşan bu testte belirtinin olması 1 olmaması 0 olarak puanlanır. Birçok psikolojik testte olduğu gibi OKB testi de tanı koydurmaz ama kendinizi değerlendirme adına bir fikir verebilir. Eğer Maudsley Obsesif-Kompulsif Belirti Ölçeği’nde 18 soru ve daha fazlasına evet diye yanıt verdiyseniz, OKB olma ihtimaliniz yüksek olup psikiyatri hekimiyle görüşmeniz faydanıza olacaktır. OKB Nasıl Geçer?Kişinin yaşadığı OKB günlük hayatını olumsuz etkiliyorsa, kişisel sosyal ve iş alanlarında işlevselliğini bozuyorsa profesyonel destek alması önerilir. Kişi yaşadığı obsesyonlara her zaman kompülsif davranışlarla yanıt vermek ister. Fakat bu durum belli bir süreden sonra baş edilemez bir duruma gelebilir. Özellikle zihinsel takıntıları varsa bunları daha fazla düşünerek çözmeye çalışır. Zihinsel aşırı uğraşlar problemi çözmediği gibi, problemin kendisi haline gelebilir. ‘’OKB nasıl geçer?’’ sorusunun cevabı: ‘’profesyonel bir destek ve kişiselleştirilmiş bir tedavi ile geçer.’’ olabilir. OKB sorunu OKB hastalığı boyutlarındaysa tedaviye geciktirmeden başlamak hem kişinin hem de çevresinin hayat kalitesini arttırır.OKB TedavisiObsesif kompülsif bozukluk tedavisinde bilimsel olarak etkili olduğu gösterilmiş iki tedavi yöntemi vardır; ilaç tedavileri ve psikoterapi. Her iki tedavinin birlikte uygulanması başarı şansını arttırmaktadır.OKB İlaçlarıSerotonin geri alımını önleyici ilaçlar ve bazen bunlara eklenen antipsikotik ve anksiyolitik(kaygı giderici) ilaçlar. İlaç tedavisi alan her üç kişinin ikisinde yaklaşık 2-3 aylık bir süreçte belirtilerde ciddi azalmalar görülür. Elbette tedavi daha uzun zamanı alabilir. OKB ilaçları hekim kontrolünde düzenli olarak kullanılmalıdır. Tedavinin başlangıcında olduğu gibi, bitişine de hekimle birlikte karar verilmelidir.PsikoterapiBilişsel davranışçı terapi OKB tedavisinde ve rahatsızlığın tekrarlamasının önlenmesinde oldukça etkilidir. Psikoterapinin başarısını etkileyen en önemli etken kişinin bu konudaki istekliliği, gönüllülüğü yani motivasyonudur. Davranışçı yöntemlerde hedef kişiyi obsesyonlarla karşılaştırmak, rahatlatıcı davranışlar yapmadan kaygısının sönümlemesini deneyimletmektir. Alıştırma tedavisi diye de geçen bu yöntem öncesinde terapist ile danışan bunu nasıl yapacakları ile ilgili bir işbirliği kurarlar. Bilişsel tekniklerde ise daha çok obsesif düşüncelerle çalışılır. Tehlike, tehdit ve sorumluluk düşüncelerinin ne oranda gerçekçi ve işlevsel olduğu araştırılır. Amaç düşüncenin gerçeğin fotokopisi olmadığını keşfetmektir. BDT nin yeni bir alt ekolu olan Metakognitif terapi de OKB tedavisinde oldukça etkilidir. Bu ekol düşüncenin içeriğini değil, düşünceyle kurulan ilişkiyi, yani düşünceye yanıt vermeyi çalışır. OKB hastalığı sürdüren işlevsiz stratejileri ve üst bilişleri araştırır.
Daha FazlaYayınlandı - Pzt, 25 Mrt 2024
Oluşturan - Trdoktor Akademi
Hiçbir iki kişi tam olarak aynı şekilde doğmaz; ancak her biri doğal yetenekler açısından birbirinden farklıdır; biri bir mesleğe, diğeri diğerine uygundur.(Platon, Devlet)Ünlü Yunan Filozof Platon’un yaklaşık olarak MÖ 340 yılında yazdığı Devlet adlı eserinde bahsettiği bireysel farklılıklar aslında antik çağlardan günümüze değin hem kişisel olarak hem de bilimsel açıdan merak konusu olmuştur. Neden herkes benzer görevlerde benzer performansı sergileyemez? Bu farklar içerisinde en dikkat çekici olan, kişinin genel anlamda kabiliyetini ve sosyal yaşama uyumunu ifade eden zeka kavramıdır. Zekânın sınıflanabilmesine yönelik ilk çalışmaların M.Ö. 2200 yılında Çin’de yapıldığı varsayılır. Günümüzde kullandığımız zeka testlerine benzer anlamda ilk test girişimi ise Evrim teorisi ile tanınan Darwin’in kuzeni, Francis Galton tarafından gerçekleştirilmiştir.İlk Zeka Testi GirişimiPeki her şey nerede başladı? İlk zeka testi girişimi Francis Galton (1822-1911) adında bir İngiliz bilim adamı tarafından yapıldı.Ya bir kişinin doğal entelektüel yeteneğini ölçmenin ve daha yüksek yeteneklere sahip insanları çiftleşmeye teşvik etmenin bir yolu olsaydı? Bu radikal fikir, daha sonra çok fazla tartışmalara neden olacak *öjeni adı verilen bir ideolojinin de temelini attı. Ancak bu aynı zamanda Galton'un ilk kez zeka testine benzetilebilecek bir şey denemesine de yol açmıştır.1884 yılında Galton, Londra Sağlık Fuarı'na gelen 10.000 ziyaretçinin entelektüel yeteneklerini değerlendirirken ilk zeka testi girişimini gerçekleştirdi. Bu güçlü yönler; duyusal hassasiyet, reaksiyon süresi, vücut oranları ve kas gücü gibi çeşitli faktörlere dayanıyordu.. Ancak ne yetişkinler ne de öğrenciler için herhangi bir anlamlı veri bulunmadığı için bu girişim hayal kırıklığı ile sonuçlandı. *Öjeni : Daha çok arzu edilen özelliklerin (örn. Zeka gibi) seçici ıslahı yoluyla insan popülasyonunda üremenin kontrol edilmesinin savunulması veya incelenmesi.“Zekâ Testlerinin Babası” BinetResmi olarak ilk zeka testi aslında "Zeka Testlerinin Babası" Alfred Binet (1857-1911) tarafından tasarlandı. İnanması güç gibi görünse de her çocuğun okula gitmesi gibi bir yasal zorunluluk her zaman yoktu. Fransa'da her çocuğun okula gitmesini gerektiren yeni bir yasa çıkarıldığında, çocukların entelektüel yeteneklerini test edecek bir yola ihtiyaç duyuldu. Zeka testleri Fransa'da, 1904 yılında psikolog Alfred Binet'in Fransız hükümeti tarafından entelektüel açıdan normal çocuklar ile daha düşük seviyedeki çocuklar arasında ayrım yapacak bir yöntem bulması için görevlendirilmesiyle ciddi anlamda başladı. Amaç, ikinci gruptaki çocukların, zihinsel açıdan normal olan çocukların eğitiminde yaratabileceği aksaklıkların ve gereksiz eğitim masrafının önüne geçmekti.1905 yılında psikolog Alfred Binet ile psikiyatrist Thedore Simon, Paris’teki öğrencileri değerlendirmek için ilk zeka testi olan Binet-Simon ölçeğini geliştirdiler. Binet, çocukların ortalama olarak her bir maddeyi çözebilecekleri ortalama yaşı belirledi ve maddeleri buna göre sınıflandırdı. Bu şekilde bir çocuğun akranlarına göre konumunu tahmin edebiliyordu: Örneğin bir çocuk, ortalama olarak yalnızca kendisinden iki yaş büyük çocukların çözebildiği soruları çözebiliyorsa, o zaman bu çocuk öğrenme açısından iki yıl önde olurdu. Binet ve Simon 1908 yılında ölçeği yaş seviyelerine göre gruplayarak testin revizyonunu yaptı. Böylece ilk defa ortalama performans düzeyinin ölçüt olarak alındığı bir test geliştirilmiş oldu ve bu nokta psikolojide devrim niteliği yarattı.Binet-Simon Ölçeği: Gündelik yaşam ile ilgili 30 kısa bilişsel testten oluşan Binet-Simon ölçeğinde sorular ilerledikçe soruların zorluk derecesi de yaş normlarına göre artış göstermektedir.Zeka Katsayısı (IQ) Kavramının DoğuşuAlbert Einstein bir dahi mi? Şüphesiz bu soruya hayır diyecek kimse yoktur. Peki bunu neye dayanarak söylüyoruz? İlk düşünceniz muhtemelen yüksek bir IQ' ya sahip olduğunu söylemek olacaktır. Peki IQ (intelligence quotient) kavramı aslında ne anlama geliyor ve nereden geliyor? İlk olarak William Stern (1912) tarafından kullanılan zeka bölümü kavramı (IQ), zeka testi için bir ölçüm olarak oluşturulmuştur.Zeka bölümü (IQ) : Zihinsel yaşın kronolojik yaşa oranı olarak tanımlanır ve daha sonra virgülün kaldırılması için 100 ile çarpılır. Elde edilen değer zeka bölümüdür.Goddar’ın IQ’su: Moronlar, Embesiller, Aptallar ve Göçmenler1910'da önde gelen Amerikalı psikolog Henry Goddard (1866–1957) Moron kelimesini ilk defa kullanan kişidir.1913'te Goddard, Ellis Adası üzerinden Amerika Birleşik Devletleri'ne geçen göçmenler için IQ testlerinin başlatılması çalışmalarına dahil oldu ve bu girişimi çok sayıda göçmenin sınır dışı edilmesiyle sonuçlandı. Goddard'ın Ellis Adası'ndaki kadrosuyla sınır dışı edilme oranları beş kat arttı. Kendi dilinde olmayan soruları yanıtlaması beklenen göçmenlerin çoğu bazen tek sorudan oluşan “zeka testlerini” geçemedi. Testlerden elde edilen veriler sadece göçmenleri geri göndermede kullanılmadı, sonuçlar ırk ayrımcılığı ve siyahların yüksek öğrenime sınırlı erişimini savunmak için siyasi bir araç haline geldi. Amerikan tarihindeki bilimsel ırkçılığın en büyük zaferlerinden biri için savaşan öjenistler yalnızca göçün sınırlandırılması için değil, aynı zamanda alt sınıftaki uluslara karşı sert kotalar uygulayarak karakterinin değiştirilmesi için de lobi faaliyeti yürüttüler. Diğer bir yandan Simon ölçeği ise sözel testlere daha çok odaklandığı için İngilizce konuşamayanlar, okuma yazma bilmeyenler, konuşma, dil, işitme engelli kişiler için geliştirilmiş olan ölçek ihtiyacı göçmen mevzusu ile iyice ortaya çıkmış oldu. Lewis Terman Stanford-Binet TestiLewis Terman, Binet ve Simon’ın geliştirdiği ölçeği Kaliforniya’da yaşayan çocuklarda kullandı. Fakat bu ölçek, Paris’te yaşayan çocuklarda işe yararken Kaliforniya’da yaşayan çocuklarda tutarlı sonuçlar vermiyordu. Bu sebeple Terman, ölçeği revize etmeye karar verdi. Ölçeğe yeni maddeler eklendi, soru sayısı 54’ten 90’a çıkarıldı, yeni yaş normları eklendi ve üst yaş normu yetişkinlere kadar çıkarıldı. Binet testinin revize edilmiş versiyonuna, bugün bile kullanılmaya devam eden Stanford-Binet Zeka Testi adını verdi.ABD’nin 1. Dünya Savaşına Girmesi ve Asker SeçimiABD’nin 1. dünya savaşına girmesi ile orduya yeni katılacak erlerin sınıflanması ve uygun birimlere verilmesi ihtiyacı ortaya çıktı. Standford Binet Zeka Testi bireysel uygulamaya uygun bir test olması nedeniyle asker seçiminde kullanılması hem maliyet hem de zaman açısından işlevsiz kaldı. Bu nedenle bu dönemde grup zekâ testleri ortaya çıktı. Amerika, grup zekâ testlerinin geliştirilmesini desteklemiş ve bu testlerin askerlere uygulanmasını talep etmiştir. Bu çalışmalarda Ordu Alpha ve Ordu Beta testleri geliştirilmiştir. Ordu Sınavından Alınmış Bazı Test Soruları: 1. 30 erkek ve 7 erkek kaç kişidir?2. Kediler fareleri yakaladıkları için mi, yoksa nazik oldukları için mi, yoksa köpeklerden korktukları için mi faydalı hayvanlardır?3. Deri her ülkede üretildiği için mi, iyi giyildiği için mi, yoksa hayvansal bir ürün olduğu için mi ayakkabı yapımında kullanılıyor?4. Bu iki kelime aynı anlama mı geliyor yoksa zıt anlamlara mı geliyor: ıslak-kuru?5. Bu serideki sonraki iki sayıyı yazın: 3, 4, 5, 6, 7, 8.Wechsler Zeka TestleriGünümüzde en çok uygulanan zeka testleri Wechsler testleridir. Wechsler Testleri hem çocuklara hem de yetişkinlere uygulanabilen farklı zeka testleri ve test sürümlerinden oluşmaktadır. Bellevue Hastanesi'nde klinik psikolog olan Dr. David Wechsler tarafından 1939'da geliştirilen testler, Wechsler'in tanımladığı gibi kişinin "çevredeki sorunlara uyum sağlama ve yapıcı bir şekilde çözme" yeteneğini ölçer. Yetişkinler, çocuklar ve Okul Öncesi çocuklar için ayrı formları vardır. Bireylerin soyutlama, sayı kavramları üzerine düşünme, soyut düşünme, analitik-sentetik düşünme gibi özel bazı yetenekleri ölçmekte ve bundan hareketle testin türüne göre değişmekle birlikte zeka bölümü puanı veya küme puanları elde edilebilmektedir. Yazar: Klinik Psikolog Sibel KarahanKAYNAKLARGoddard, Henry H. 1920. Human Efficiency and Levels of Intelligence. Princeton NJ: Princeton University Press. pp. 8, 12, 19–20, 127–128.Cattell, P. (1940). Cattell infant intelligence scale. New York: Psychological Corporation.Boake, C. (2002). From the Binet-Simon to the Wechsler-Bellevue: Tracing the History of Intelligence Testing. Journal of Clinical and Experimental Neuropsychology, 24(3), 383-405.https://newlearningonline.com/new-learning/chapter-6/supporting-material/yerkes-army-intelligence-testsForrest, D. W. (1974). Francis Galton: The life and works of a victoriangenius. New York: Taplinger. https://services.tubitak.gov.tr/edergi/yazi.pdf;jsessionid=TwfJbZPiRTiWzvTCCTIXYvRL?dergiKodu=4&cilt=28&sayi=333&sayfa=50&yaziid=8392
Daha FazlaYayınlandı - Pzt, 25 Mrt 2024
Oluşturan - Dr. Mustafa İspir
Düşüncelerin Hayatımıza EtkileriDış dünyada ve çevremizde olaylara karşı iç dünyamızda neler oluyor… Biraz yakından bakalım mı? Zihnimizdeki görüntü ve sesler, hissettiğimiz duygular ve bedenimizdeki duyumsamalar iç dünyamızın ana karakterleridir. Çoğu zaman otomatik olarak yaptığımızı sandığımız davranışlarımız da, aslında bu içsel süreçlerin etkisindedir. Bilişsel kurama göre; olaylar hakkındaki düşünceler, duyguları ve bedensel tepkileri etkiler. Bunların sonucu olarak da davranışsal tepkilerimiz ortaya çıkar.Örneğin günlük hayatta sizi gördüğü halde selam vermeyen bir arkadaşınız olsun. Eğer bu durumda zihninizden ‘’Beni görmezden geldi, beni umursamadı!’’ diye düşünceler geçerse, hissettiğiniz duygu kırgınlık ve öfke olabilir. Sonrasında arkadaşınızdan uzaklaşmak ve ona soğuk davranmak gibi bir davranış göstermeniz daha olası bir hale gelir. Fakat aynı olay zihninizde ‘’Beni farketmeyecek kadar dalgın! acaba ne sıkıntısı var?’’ diye yorumlanırsa, üzüntü ve merhamet duygusuyla arkadaşınıza daha sıcak ve samimi davranabilirsiniz. Gördüğünüz gibi dış dünyadaki aynı olaya, iç dünyamızda olan farklılıklar nedeniyle oldukça farklı tepkiler verebiliyoruz. Bu tepkiler zamanla alışkanlıklarımızı ve karakterimizi de etkileyerek hayatımıza yön verebilir.Düşünceleri 3 başlıkta inceleyebiliriz.1-Anlık DüşüncelerHerhangi bir olayı yaşarken veya olayı hatırladığımızda otomatik olarak gelen düşüncelerdir. Bunlar sözel içerikli olabileceği gibi sadece imgesel de olabilir. Yukarıda verdiğim selam metaforundaki düşünceler de buna örnektir. Günlük hayatta zihnimizden binlerce anlık düşünce geçer. Bunlar bilinç düzeyinde olmasına rağmen çoğu zaman farketmeyiz. Fakat biraz dikkat ettiğimizde, duyguların da yardımıyla anlık düşüncelerimizi bulabiliriz.2-Uzayan DüşüncelerAnlık düşünceyi trenin lokomotifine benzetirsek, uzayan düşünceler bir trenin vagonları gibi uzayıp giden zihinsel süreçlerdir. Bu süreçler sorun çözme, anlamlandırma, ders çıkarma ya da önlem almak gibi işlevsel olabilir. Öte yandan endişe, ruminasyon ve analizlere dönüşerek psikolojik sorunlara da zemin oluşturabilir.3-İnançlar ve ŞemalarDüşüncelerden biraz daha güçlü olan kurallar ve varsayımlardır. Bilgi işleme sürecinin altında yatan inançlar, erken çocukluk yaşlarından itibaren aile, çevre ve yaşantılarla oluşur. İnançlarımız dış dünya, diğer insanlar ve kendimizle ilgili alanlarda yoğunlaşır. Bunlar olumlu (başarılıyım, sevilen biriyim) olabileceği gibi, olumsuz da (yetersizim, dayanıksızım) olabilir. Bu kök inançlarla bağlantılı ara inançlarımız da gelişir(Başarılı olursam sevilirim, hata yapmak yetersizliktir gibi…).Öte yandan duygu ve düşüncelerimiz hakkında da inançlarımız vardır.. Örneğin; ‘’Kötüyü düşünmek kötü bir şey olma ihtimalini artırır!’’ ya da ‘’Kaygılanmak yetersizliktir!’’ gibi… Bunlara da metainanç ya da üst-bilişsel süreçler denir.Gördüğünüz gibi iç dünyamız da farkettiğimiz ya da çoğunu farkedemediğimiz bir çok şey olmakta. Bu yazıda biraz düşünce süreçlerine genel bir giriş yaptık. Daha sonraki yazılarda devam edeceğiz.Dr.Mustafa İSPİR | Psikoterapist (drpsikoterapi.com)Yararlanılan kaynaklar: Hakan Türkçapar- 'Bilişsel Davranışçı Terapi' Kitabı, Adrian Wells- 'Anksiyete ve Depresyonda Metakognitif Terapi' Kitabı
Daha FazlaYayınlandı - Per, 28 Mrt 2024
Cmt, 06 Nis 2024
Per, 28 Mrt 2024
Pzt, 25 Mrt 2024
Herkese açık bir inceleme yazın